Kışa, kuraklığa, hastalıklara sağlam, zararlılardan az etkilenen, daha yüksek randıman sağlayan, üretici, endüstrici ve tüketicilerin iç ve dış pazar isteklerine uygun kalite ve nitelikte eserler ıslah edilerek besin arz güvenliğinin sürdürülebilir hale gelmesi için çalışmalar yürütülüyor.
Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü de bu kapsamda arpa ve buğdayda ıslah çalışmalarında gerekli olan genetik varyasyonun sağlanması için melezleme çalışmaları yapıyor.
“MELEZLEME GDO İLE KARIŞTIRILMASIN”
Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsünde misyonlu ziraat yüksek mühendisi Dr. Namuk Ergün, ıslah çalışmaları kapsamında melezleme süreçlerine 1960’lı yıllarda başlandığını söyledi.
O yıllarda çoğunlukla randımanı artırmak için çalışıldığını lisana getiren Ergün, şöyle devam etti:
“Günümüzde ise randımanın yanı sıra buğdayda ekmek ve makarna kalitesi ve besleyiciliğin artırılması, arpada ise yem ve malt kalitesinin yükseltilmesi dikkate alınan başka ögeler. Hastalığa, kuraklığa ve soğuğa sağlam yeni genotiplerin elde edilmesi için de melezlemeler yapıyoruz. Melezleme çalışmaları asla genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) ile karıştırılmamalıdır. İnsan sıhhatine ziyanı yoktur. Olağanda doğal olarak meydana gelen sürecin insan eliyle hızlandırılmasıdır. Islah çalışmalarında en kıymetli öge genetik varyasyondur. Melezleme de bu genetik varyasyonun elde edilmesi için en yaygın kullanılan tekniklerden biridir”
“MELEZLEME SÜRECİNİ 7-8 YILA İNDİRDİK”
Ergün, ıslah çalışmaları sonucunda elde edilecek yeni çeşitlerin, hem randımanı hem kalitesiyle çiftçinin gelirini artırıp ülke iktisadına katkı sağlayacak “üstün çeşitler” olacağını belirtti.
Melezlemenin akabinde yeni bir çeşidin ortaya çıkmasının 12 yıl üzere uzun bir vakit aldığına dikkati çeken Ergün, şunları söyledi:
“Ancak Enstitümüzde uygulanan yeni çağdaş tekniklerle bu süreci 7-8 yıla indirdik. Yani seçilen yola nazaran 8 ila 12 yıl ortasında bu süreç değişebiliyor. Yapılan melezleme çalışmalarıyla önümüzdeki yıllarda meydana gelebilecek iklim değişikliği, hastalık epidemileri ve buna misal olumsuz şartlara karşı bugünden çalışmaları hızlandırıyoruz. Geleceğin tohumlarının temellerini şimdiden atıyoruz.”
“84 BUĞDAY VE ARPA ÇEŞİDİ GELİŞTİRİLDİ”
Bugüne kadar Enstitüde 84 buğday ve arpa çeşidi geliştirildiğini bildiren Ergün, şunları kaydetti:
“Çeşitlerimizin tohumluk üretiminden aldığı hisse makarnalık buğdayda yüzde 45, arpada yüzde 48 ve ekmeklik buğdayda yüzde 7,5. Kuraklığa, soğuğa ve hastalığa karşı sağlam çeşitlerimiz olduğu üzere makarnalık ve ekmeklik kalitesi yüksek buğday, yem ve malt kalitesi yüksek arpa çeşitlerimizi üretmeye devam ediyoruz. Islah çalışmalarımız sonucunda elde ettiğimiz yüksek verimli ve kaliteli çeşitlerimizle ülkemizin muhtaçlığı olan buğday ve arpa eserlerinin yerli kaynaklardan sağlanması için çalışmalarımız süratle devam ediyor. Islah çalışmaları sonucunda elde edilen yeni çeşitlerle verimimizi artırarak ülkemizin bu eserlerde dışa bağımlı olmaması için çaba gösteriyoruz”